25 Aralık 2010 Cumartesi

durum filmleri/ post-rock/ postmodern zamanlar...

Sinema ve edebiyat konusuna ucundan kıyısından; müzik konusunda oldukça yoğun bi ilgim var sevgili blog.

Şimdi bi zamanların karikatürünün dediği gibi, "Utanmadan İddia Ediyorum!"

Bana sorarsanız 1900'lerin son çeyreğinde hızını alıp, 21. yüzyılda giderek ve giderek karakteristiği oturan "durum/kesit/festival/sanat filmleri" akımı ile müzikte 21.yüzyılın rock müziği olarak adlandırılan post-rock birbirine çok benzemekte!

Şöyle ki:

Efenim durum filmlerini bilirsiniz; taksiye binip gittiği yere varana kadar taksinin içindeki adamı çeken kameralar, filmdeki repliklerin toplasan 2-3 sayfayı geçmeyecek düzeyde olması, genelde filmde müziğin minimum kullanılması gibi...

Post-Rock ise genelde vokalin olmadığı enstrümantal, tipik rock enstrümanları... Ama elektronik yada keman,piyano gibi öğeler de kullanılabiliyor. 10 hatta daha fazla dakikalık şarkılar vs...

Şimdi;

Bu iki sanat alt-dalının bana hissettirdiği şöyle bişi var. "Gel, konsantre ol, moda gir ve bizim dediğimizi anlamaya çalış!" Sıkılmadan bi durum filmini bitirmek zor işdir, yada yatağa uzanıp 10 dakka boyunca sözsüz bir şarkıyı dinlemek...

Ama bence tam olarak da bunu istiyorlar bizden, filmdeki insanı anlaman için gerekirse sıkılman/bunalman lazım çünkü o insanın böyle bi dünyası var. Filmler sadece 'büyük insanların/kahramanların" hikayesini anlatmaz. Bu 'küçük hayatı' anlaman için bu insanı yaşamalısın!

Post-Rock şarkılarında ise herhangi bi şiirsel metin geçmiyorsa şarkıda, şarkıda hayal kurmamızı sağlayabilen tek donemiz, şarkının ismi... Bu isim üzerinden şarkıyı dinlerken kendinizce bi hikaye kurgulayıp onu yaşıyosunuz. Sert giren gitarlar, kaos yaratıcı efektler sizi duygu durumlarına sürüklüyor. Örneğin Explosions In The Sky'ın efsanevi "First Breath After Coma" şarkısını yada This Will Destroy You'nun "Threads" ini tavsiye ederim bu pratik için...

Sonuç olarak beylik bir laf olarak da görsek, "büyük anlatılar"ın önemsenmediği postmodern zamanların iki önemli fotoğraf karesi bence, post-rock ve durum filmleri... Küçük hikayeleri, sana "hissettirmeye" çalışarak, onunla bütünleştirerek paylaşıyorlar. O küçük dünyaya konsantre olup, küçük küçük ipuçlarıyla zevk alabiliyosun oyundan...

Haa, şimdi aklıma geldi, bişi hissettirmeye uğraşmalarının nedeni, insanevladının giderek hissizleşmesi midir ki?

1 yorum:

  1. Belki de onlar değil de biz onları bu hale getirdik. Hissizleştik ve his aradık.

    YanıtlaSil