29 Mart 2011 Salı

ma-aile

Şu düğünlerde yada partilerde felan her masaya gidip bişiyler konuşup, masadaki herkesi bi şekilde güldürebilen ve gülme hali devam ederken "haydi görüşürüz" diyerek diğer masaya geçen aşırı-sosyal insan;

Ailesinin sürekli "şimdi kim bilir nerede" diye gecenin bi vaktine kadar uyumayıp beklediği, babanın azarlama ve hatta dayaklarının kar etmediği problem çocuk;

Tek bir sivilcesini bahane edip kendini birkaç gün boyunca eve kapatan, aynı anda da üniversite sınavına 3.kez hazırlanan genç kadın;

"Eve ekmek götürme" gibi ulvi bi görevi yerine getirip, mesaiden evine dönen, ama yemeği yedikten sonra doğru kaaveye gidip, hem memleketi kurtaran hem de tuttuğu takımı her seneki gibi şampiyon yapan adam;

Giriş katındaki dairesinin penceresinin pervazındaki sigara küllüğü ve kahve fincanı eşliğinde, mahalleliye laf yetiştiren, arada sırada da sepetini bakkala sallandıran teyze;

Haftanın başında terfi alıp yaklaşık 5.000 lira gibi bi maaşa ulaşan ve 3-4 gündür her akşam arkadaşlarına farklı yerde yemek ısmarlayıp, eve taksiyle dönen kadın;

35 yaşına gelmesine rağmen neden evlenmediği dillere pelesenk ve de 1 numaralı dedikodu malzemesi olmuş, tek başına yaşayan, iş-güç sahibi ve eli yüzü düzgün adam;



Biliyorum hepiniz 100 metrekare felan civarımda oturuyorsunuz. Biz kocaman bi aileyiz aslında. Sadece ikili sohbette bulunmadık hepsi bu...

16 Mart 2011 Çarşamba

sol arka cep




Buna düzen mi denir, takıntı mı yoksa alışkanlık mı bilemedim. Ama ceplerim konusunda belli bi yapılagelişim var.

Örneğin, sol ön cepte anahtarlığım ve kulaklığım durur. Sağ önde telefon vardır. Sağ arkada ise cüzdanım bulunmaktadır. Öyle ki, yakın bi yere (bakkal felan) giderken almadığım olur telefonumu mesela. Yolda durup dururken kontrol edesim gelir. Elime attığımda cebin boş olduğunu farkettiğim an; gözlerin hafif açılması, nefesin bir an kesilmesi ve "h.ssiktir" beraberinde gelir ama sonra hatırlar ve rahatlarım. Kısacası ceplerimdeki bu düzeni/takıntıyı/alışkanlığı seviyorum sevgili blog.

Ama eksik bi parça var burda, sol arka cep!

Bu cep normalde boştur. Bişeyin özel bi yeri yoktur. Ama bu boşluktan kaynaklansa gerek, bi anlık dalgınlıkla bişeyler atıveririm. Yada ceplerimdeki düzeni bozmak istemediğimden fazlalıkları oraya koyarım. Yada aceleden bişiyleri "idareten" biricik sol arka cepçiğime koyarım.

Neler çıktı cepten? Çoğunlukla sigara jelatinleri, bozuk paralar, gitar penaları, su şişesi kapakları, sakız kağıtları vs... Ama arada notlar da çıkıveriyo unutulmamak için yazılmış. Mesela geçen 20 lira çıktı, aceleyle oraya koymuşum ve unutmuşum demek ki.

Yani genelde kısa bi süreliğine orda bulunmaları için konulmuş ama sonra unutulmuş şeyler. Hüzünlüdür hepsi bence, "niye unutuldum" diye düşünüyolardır belki. Ama ben aklıma gelip de bi bakınca ve onları görünce mutlu oluyorum. Sol arka cep, sürprizler sunuyo bana, hatırlatıcım oluyo, kirli şeyleri saklamamı sağlıyo.

Diğer cepler bi düzen içindeyken, o böyle biraz "hoppa, zibidi" felan... Diğer üç cep matematikçi, kimyacı ve fizikçi iken, sol arka cep bedenci! Diğer üç cep sonbahar, kış ve ilkbaharken, o yaz! Diğer üçü oturma odası, yatak odası ve mutfakken , o salon!

Herşeye anlam katıyorum ya böyle, mesela bi kadına gitsem, "sol arka cebim" olur musun desem, ne cevap verir acaba?

2 Mart 2011 Çarşamba

arabesque



çocukluğumdan beri ilk yaram,
-ama bu sefer dizlerimde değil-

dudağımın kenarında usul usul,
yaşlanıyor sigaram.

yaşlandıkça bükülüyor beli
yitip gidiyor benim gibi,
besbelli...

tarağı hep yanıbaşında "sabah"ın,
bense dağınık saçlarımla
yeni bir "akşam"dayım.
-ki her akşam yeni bir talan-

yaklaştırma kulağını duyamazsın,
bu,
çocukluğumdan beri
ilk yaram...