6 Temmuz 2010 Salı

arabanın arkasına asılan çocuk.


Sebebini bilmiyorum ama oldukça mutluydu bu çocuk, bugün gördüm daha. Üzerinde yırtık bi tişört, altında şort ve terlik, yüzünde karpuz çekirdeği yapışmış halde. Büyük ihtimal annesi sokakta oynarken eline tutuşturmuştu. Arabaları çok mu severdi, çöpçülerin taklidini mi yapardı arkadaşlarına, ya da aşağı sokaklara gitmek için her zaman kamyonetlerin arkasına atlar mıydı böyle bilemedim. Ama mutluydu işte.

Sonra aklıma Kundera amca geldi. "Yavaşlık"ın başında,daha ik sayfasında 'hız yapma' sevdasını nasıl da güzel açıklamıştı. "Kendini hıza kaptırıp giden insan, zamanın somut bi saniyesine kaptırır kendini yalnızca. Geçmiş ve gelecekten kopmuş bir zaman parçasına tutunur,zamanın sürekliliğinden kopmuştur. Bu yüzden ne geçmiş onu rahatsız eder, ne de gelecek kaygılandırır."

Çocuk Kundera'yı bilmezdi herhalde, ama deneylerini doğrulayan ve formülde yerine koyulan sayıydı o an. Kimbilir babası ve annesi nası insanlardı, onlardan kaçmak için yada akşam yine dayak yiğceğini bildiği için kaptırıvermişti kendini 'hız'a ve arabanın o güvensiz demirine tutunuvermişti belki.

Bana bak çocuk! Sıkı tutun, bi de akşam ezanı okunmadan evde ol, fena olabilir sonu..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder